Nehir Aytuğ

Nehir Aytuğ

Spor Yöneticiliği Mezunu

BİLGİ bana, aynı zamanda bir sporcunun sahada olma isteğini doyurması gibi, sporun iletişim, organizasyon, planlama gibi belki pek çok insan için buzdağının görünmeyen yüzlerini geçrek hayatın pratikleriyle anlama imkânını sundu.


2015 yılında BİLGİ’ye adımımı attım. O günden geriye aktif olarak 8 yıllık voleybol geçmişim vardı. Bir yaz okuluyla başlayıp Milli Takım’a kadar devam eden bu süreçte spordan ayrı bir beni anlatmak zor olur. Bundan daha zor olan ise belki de BİLGİ’ye girişimden önceki bir yıla sığdırdıklarımdır. Kariyer beklentileriyle kendimi disipline etmek hiçbir zaman bana göre olmadı. Sevdiğim işi, sevdiğim ve kendimi ait hissettiğim yerde yapmaktı motivasyonum. Voleybolcuyum değil de, voleybol oynamayı seviyorum demek benim için daha güzel. Bu sebepten ötürü de yaşadığım ağır sakatlığın benden aldığı şey sadece 1 yıl oldu. Heyecanımı ve sevgimi azaltmadı. Bu 1 yılda sporun benim için sahaya sığdırabileceğimden daha fazlası olduğunu anladım. Saha, yaşamımın bir parçasıydı ancak sahanın dışında kalmak sporun içinde olmama engel değildi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümü mülakatına giderken de motivasyonum buydu. Spor hayatımdan dolayı lise yıllarına kadar başarılı bir öğrenci olma önceliğim yoktu. Kendini, sporu katmadan tanımlayamayacak birisi için ise, BİLGİ’de olmayı anlatmak en az yaşaması kadar mutluluk verici. BİLGİ bana, aynı zamanda bir sporcunun sahada olma isteğini doyurması gibi, sporun iletişim, organizasyon, planlama gibi belki pek çok insan için buzdağının görünmeyen yüzlerini geçrek hayatın pratikleriyle anlama imkânını sundu. Burası bana sporun aynı zamanda bir kişinin; hatta bir toplumun kendini ifade etme yollarından biri olduğunu, sayısız insana ilham verebilecek; hayatına anlam katabilecek, marka kimliği ve kalıcı değer teşkil edebilecek evrensel bir payda olduğunu gösterdi. İlk mezunlarından biri olarak hayal etmenin heyecanının yanında, bir birey olarak gerçek hayatın pratiğinde kendimi tanımlamak başlangıçta kaygı verici. Ancak bugüne kadar aidiyet duygusuna anlam katan ve varlıklarıyla, bizlere kattıklarıyla, ortak ve teşvik edici olduklarıyla bize güven ve motivasyon sağlayan hocalarımızın oluşturduğu bu kültürün bir parçası olmak ise biz BİLGİ’lileri ayrıcalıklı kılacak. Geride bıraktığım zaman için, “keşke” sözcüğünü sadece daha fazla vakit geçirebilseydim demek için bana kurduran İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne ne kadar teşekkür etsem az.